20. yüzyılda Batı sömürgesiyle boğuşan Afrika ülkelerinden, 69 yaşına
kadar ömrünü İslam için harcayan Ömer Muhtar’ın diyarı Libya. 1947 de
Haçlı İtalyan işgalinden yaralı çıkıp bağımsızlığını ilan eden bu çöl
ülkesi yüz ölçüm olarak Türkiye’nin 2 katından fazla olmasına karşın
nüfusu sadece 7 milyon. Dış borç, işsizlik, dini özgürlüklerin
kısıtlanması, hayat pahalılığı gibi başta ülkemiz olmak üzere bir çok
devletin kıvrandığı bu ağrıların hiçbirini yaşamayan Libya’da kuşkusuz
en büyük pay sahibi dün aramızdan ayrılan, Hukukçu, Asker, Devrimci..
Muammer Kaddafi.
Birçoğumuzun dünyevi tutkular peşinde koştuğu yirmili yaşlarda,
antisiyonist düşünceleri onu şahsiyetli bir yönetim için kolları
sıvamaya itti. Askeriyede kurduğu gizli örgütle Kral İdris’e karşı
devrim yaptığında henüz 25 yaşındaydı. Başarılı olan bu ayaklanma
ardından albay olarak ordunun başına geçti. Kafasındaki MİLLİ DEVLET
modelini kurma adına ilk icraatlarından biri Libya üzerinde radar görevi
gören İngiliz üs ve askerlerini ülkeden kovmak oldu. Sonrasında, her
sömürgeci ülkenin parasal kontrolünü elinde bulunduran Yahudileri, mal
varlıklarına el koyarak işgalci İtalyanlarla birlikte göçe zorladı ve
başarılı oldu. Hayatı boyunca her zaman Siyonistlerin bu dünyaya adalet
getiremeyeceğini haykırarak elinden geldiğince Arap devletlerine,
sömürge devletlere yardım elini uzatan ilk liderlerden olmuştur.
1974′teki Kıbrıs Barış Harekatı’nda, bir dış gezide olan Ecevit’in
yokluğunu fırsat bilip çıkarma emrini veren dönemin hükümet ortağı
Necmettin Erbakan’a, ABD ye kafa tutarcasına “ordum emrinizdedir”
diyerek tüm İslam coğrafyasına şahsiyetli dış politika dersi vermiştir.
Kaddafi ile ilgili ikinci önemli hatıramız Refahyol iktidarında Erbakan
Hoca’nın Libya gezisinde yaşanmıştır. İşbirlikçi medya, Kaddafi’nin
Erbakan Hoca’yı çadırda karşılamasını ve “Türkiye ABD’nin kucağından
artık kalkmalı” sözlerini “Erbakan fırça yedi, küçük düşürüldü” diye
servis ederek günlerce sanal gündem oluşmasına hatta halen birçok
kişinin yanlış fikirlere kapılmasına neden olmuştur. Oysa Kaddafi
gelenekçiliğinden dolayı her konuğunu özel çadırında karşılardı. Ve
Türkiye’nin ABD’ye karşı bu teslimiyetçiliğine son vermesi sadece onun
değil milyonların temennisiydi.
Ayrıca Kaddafi, çekimleri Libya’da yapılan, İslamiyet’in dünyaya en
iyi anlatıldığı “Çağrı” ve “Çöl Aslanı : Ömer Muhtar” filmlerinin
finansörü idi. Ne gariptir ki, bu filmlerin yapımcı ve yönetmeni
Mustafa Akkad 2005 de meçhul bir bombalamayla öldürülmüştü. Zenginliği
ile de eleştirilen Kaddafi yapımı milyon dolarları aşan bu filmler ile
Müslümanlara büyük bir hediye vermiş belki de birçok kişinin Müslüman
olmasına vesile olmuştur.
Peki kimler? ne için katletti Kaddafi’yi ?
Tunus’ta başlayan halk devrimini fırsat bilen küresel çete işgal
dalgalarını bu huzurlu ülkeye sıçrattı. Özellikle soğuk savaşlarda halkı
örgütleme, yön verme, kışkırtma görevlerini çok iyi yapan bir
kısım ajanların düne kadar tek bir taş dahi atılmayan Libya’da halkı
sokaklara dökebilmesinin en iyi nedeni 42 yıldır Libya’nın yönetiminde
olan Kaddafi’den halkın nefret etmesini sağlamaktı. Bunun için ABD nin
hayalet düşmanı! olan El Kaide devreye girdi. Devrim yaşayan
onlarca ülkenin hiçbirinde görülmeyen ağır silahlar, füze ve hatta
tanklar bir anda serserilerin eline geçti. El Cezire’nin başını
çektiği paralı medya hiçbir zaman sokağın nabzını tutmuyor hep
Kaddafi’yi zalim gösteriyordu. Ayaklanmalar kısa sürede tüm Libya’yı
sardı. Neticesinde her iki taraftan verilen binlerce kayıp kaçınılmazdı.
Fakat Kaddafi hala hayattaydı ve hala meydanlara çıkıp “haçlılara karşı
birlik olma” emri veriyordu. Yani devrim(işgal) netice vermesi için bir
dış müdahale şarttı. Küresel şeytani güçler dünyanın jandarması olan,
Putin’in de deyimiyle HAÇLI NATO’yu devreye soktu. Nitekim 2011
Şubatında, “NATO’nun ne işi var Libya’da” diyen Başbakan Erdoğan bile 3
hafta sonra 180 derece dönerek “NATO Libya’ya girmeli” demiş ve NATO’nun
emrine verilmek üzere 3 gemimizin tezkere önergesini TBMM’ye sunmuştu.
Oysa tezkere TBMM’ye sunulmadan bir gün önce gemilerimiz Libya’ya karşı
müdahale için Akdeniz sularına inmişti bile.!
2003 yılında ABD’ nin Milyondan fazla Müslüman’ı şehit ettiği Petrol
devi Irak’ın işgaline tezkeresiz onay veren AKP iktidarı gene
Müslümanları üzecek bu kararıyla safını iyice belli etmişti. Saddam
Hüseyin’i diktatör diye devirip ABD demokrasisini isteyen İslam alemi de
dersini almamış olacak ki aylarca süren iç savaş, dün Kaddafi’nin
canavarca şehit edilmesi ve İslamiyet’e aykırı şekilde teşhir edilmesi
bir o kadar da ŞEREFLİCE, VATANINDA can vermesiyle bence son bulmuştur.
Dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinde ilk sıralarda olan Libya artık
kan emici Siyonist vampirlerin kovuğu olmaya hazır. Çünkü Libyalı
bedeviler İslami rejim değil, Kaddafi’nin kellesini istedi. Alın. Artık
Kaddafi sizin Libya da işgalcilerin. Kaddafi’nin ölüm haberini duyan
Hillary Clinton’un deyimiyle “WOW” oldunuz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder